Francesc Miralles ve Angeles Donate’nin kaleme aldığı Uçurumda Son Çay, sorgulamalarla dolu bir yolculuğun sonunda bizi bir uçuruma ulaştırıyor ve omzumuza dokunan bir el bize bir fincan çay ve hikâyeler vadediyor.
Bu sıralar çok sık intihar vakalarına rastlamak, insanların hayattan vazgeçme noktasına gelmeleri ve bunu eyleme dökmeleri, hayatı ve onun sunduklarını sorgulamaya neden oluyor sıklıkla. Sosyal medyanın her şeyi daha görünür kıldığı dünyamızda, geçtiğimiz hafta içi bir Marmaray durağında intihar eden gence yine sosyal medya üzerinden tepki gösteren bir tweet, hayatın nasıl başka köşelerinde başka şeyler düşünebildiğimizi de düşündürüyor. Bir genç intihar ediyor, başka bir genç de mesai saatleri sonrasında aksayan hat nedeniyle tepki gösteriyor. Neresinden bakacağınıza, neye şaşıracağınızı şaşırıyorsunuz. İntihar ciddi bir meseledir. Eleştirilecek, övülecek ya da teşvik edilecek bir eylem değildir. Bireysel olduğu kadar toplumsaldır. Hepimizi ilgilendirir. Bu nedenle anlayışla yaklaşmak hem vicdani hem de insani bir gerekliliktir.
Francecs Miralles ve Angeles Donate, Athica Books tarafından yayımlanan Uçurumda Son Çay romanında hayatlarına son vermeye niyetlenmiş insanların hikâyelerinden bir demet sunuyorlar bize. Bu hikâyeleri dinlerken, katman katman o vazgeçişlerin ve bağlanışların ardındaki hikâyeleri görüyoruz.
Bununla beraber hikâyemizin bu minvalde başlamıyor. Hikâyemiz bir kayıpla başlıyor. Anlatıcımız Tomi bir yolculuğa çıkmıştır. Çünkü kendisine göre uyumsuz (Toni bir ajans sahibidir ve kendini işine gömmüştür) kardeşi Jonathan, arabasıyla bir ağaca toslamıştır. Ölümü intihara benzemektedir. Bu ölümle gündelik yoğun hayatından feragat etmek zorunda kalan Tomi Jonathan’a kızgındır. Elinde kalan külleri, Jonathan’ın günlüğünde bahsettiği şekilde “eğer bir gün hayat treninden ayrılırsa, küllerinin Las Rocosas’taki Monte Dağı’nın eteğinde bir kulübenin dibine saçılması” için bir yolculuğa çıkmıştır ve bu yolculukta bir geçmiş muhasebesine düşer. Arka koltuklardaki kül kavanozuyla kavga etmeye başlar. Sinirle kaza yapmaktan korktuğu bir noktaya gelir ve gördüğü dinlenme istasyonuna girer. İstasyonun barında sarhoş olur. Ayakta duramaz haldeyken ayrılmak ister fakat mekanın eski sahibi onu bırakmaz. Bir fincan kahve ikram eder ve kendi hikâyesini anlatır.
Dinlediğimiz ilk hikâyeyle Toni ertesi güne başka bir şekilde uyanır. Hikâyeden etkilenmiştir; intihar etmek üzereyken onu bu kararından vazgeçiren bir münzevi adamdan bahsetmiştir kadın. Yolunu değiştirir, merakına yenik düşer; çünkü o bir gazetecidir ve o kasabada ilginç bir hikâye olduğunu düşünür. Yol bir şekilde onu rastlantılarla amacına ulaştırır. Kardeşinin kül kavanozunu sırtına alıp yürümeye başladığı bir esnada, kül kavanozu uçurumdan aşağıya düşer. Ne yapacağını bilemez halde dolanırken, omzunda bir el hisseder. Kosei-San’la böyle tanışır. Beraber onun yaşadığı harika bir manzarası olan bir uçurum kenarındaki kulübesine giderler ve onun anlattığı hikâyeleri, demlediği çaylarla beraber dinleriz. Kosei-San, gözlemcilik yapıyordur. O uçuruma çıkan ve intihar etmeyi planlayanlara uzanan son el oluyor, onları hayatta tutmak için misafir ediyordur.
Toni, kardeşi için zoraki çıktığı bir yolculukta, kendi tıkanmış ve amaçsızlığıyla onu bezdirmiş yaşamından uzaklaşır. O kulübede, Kosei-San’ın anlattığı intihar girişimlerini ve o kişilerin hikâyelerini dinleyerek günler geçirir. Uçuruma düşen kardeşinin kül kavanozunu aramaya çıkar bazen. Ama çoğunlukla hikâyelerin etkisine girmiştir. O hikâyeler ona yaşamın anlamı ve hayatın amaçları üzerine harika bir haber getirmektedir. Ancak bu inziva hayatından kazanacağı sadece bu değildir. Hayatı değişecektir, henüz haberi yoktur.
Tüm bu hikâyeleri Kosei-San’dan dinlerken, kasabaya indiği bir gün alışverişten dönerken neredeyse kaza yapar. Yolda kalmış bir arabaya çarpmamak için son anda durur. Araçtakilerden biri göçebe hayatı yaşayan, otostopla oraya kadar gelmiş bir kadındır ve yola onunla devam edip edemeyeceğini sorar. Tomi kendi hikâyesini anlatır, çok uzağa gitmeyecektir ve uçurum kenarında yaşlı bir ihtiyarla kulübede kalmaktadır. Esmeralda için farklı bir güzergahtır ancak hikâye onun da ilgisini çeker. Beraber yola düşerler.
Bu birbirinden farklı üç karakterin hikâyeleri, ayrı ayrı bizlere anlatılırken her birinin hikâyesi bir diğerinin hayatına dokunur. Tomi Kosei-San’dan, Esmeralda Tomi’den etkilenir. Birbirlerinin hayatlarına dokunurlar.
“Gençlik çiçeklerinin altında ne kadar da çok ıstırap var!”
Uçurumda Son Çay, bizlere hayattan birçok hikâye vadediyor. Hayattan vazgeçenlerin ve hayata tutunmaya çalışanların hikâyeleri birbirleriyle buluşuyor. İyi bir hikâye anlatıcısı olan Kosei-San, bir fincan çay demliyor; demlenmiş çayı değil ama insan ruhuna dokunan hikâyeleri yavaş yavaş yudumluyoruz.
0 Comments