“Beni İncitemezsin”, incinmenin, yaralanmanın, kırılmanın ama hepsinden önemlisi ayakta kalmanın insanın kendinden uzaklaşarak değil, tam aksine kendine dönerek, bu eksende kendini bir yapılandırma içine sokmasıyla hayatta dimdik durabilmenin kullanım kılavuzu niteliğinde bir kitap.
“Kendini araçların son sürat sağa sola gittiği, trafik ışıkları olmayan bir caddenin göbeğinde yapayalnız hissettiğini söyleyen, karşı kaldırıma geçmesinin imkânsız olduğunu ve adım attığı an bir aracın altında kalmaktan korktuğunu söyleyen, yardım isteyen insanlara “Merkezinde kal” dediğimizde “Orası neresi ki?” diye soruyorlar. İnsan, merkezinden ne kadar uzaklaştığını ne zaman anlar biliyor musunuz? Hayatı, tarif ettiğimiz şu korkunç trafiğe dönüştüğü an. Yani artık adım atmaktan bile çok korktuğu, kendine güvenemediği, çaresiz kaldığı, yol bulamadığı ve bir trafik ışığından bile yoksun olduğunu gördüğü an… Merkezinde olmayı bilen insan için kaos yoktur, kaygı yoktur, çaresizlik yoktur, güvensizlik, yetersizlik ve korku yoktur.”
Destek Yayınları’nın “Müthiş Psikoloji” dizisinden çıkan “Beni İncitemezsin” isimli kitaptan bu alıntı. Tırnak içindeki cümleleri okuyanların kafasında ilk olarak, “Ne yapalım? Sorunları çözmek için öylece bekleyelim mi?” sorusu belirebilir ki, gayet de anlaşılabilir bir sorudur. Ancak burada anlatılmakta olan “bekleme halinde” olmanın, etrafımızı saran milyonlarca “kendini bulma” yönteminin farklı bir tezahürüdür. Zira insan, tabiatı gereği, arzunun peşinden gider. Bu arzular her zaman kişinin istediği yola çıkmayabilir. Bu yüzden savrulmalar, bu savrulmalarla başka hayatlara dahil olarak sonuçta insanın kendini incitmesiyle neticelenebilir. İşte elimizdeki bu kitap, tam da bu yüzden, fellik fellik kendini aramaktan bitap düşmüşler için değil, merkezi kaymış insanlara yol göstermek için yazılmış.
“Eylemsizliğin eylemi”
Peki buradaki merkezdeki kasıt ne? Nasıl orada kalınır? Merkezde kalmanın kişi üzerindeki etkileri nedir? Öncelikle insanın “kendini aramaya” dışarıdan başlaması, onu bin bir türlü yola sokar ve kendini bulmak yerine tam tersine kendinden uzaklaşır. Çünkü kafasına bin çeşit şey girer. Bunlarla uğraşıp kafası allak bullak olduğunda kendini tamamen unutur. Bu yüzden “Beni İncitemezsin”in ilk adımı eylemsizliğin eylemiyle açıklanıyor. Taoizm’e dayanan Wu Wei öğretisinin, “Tao, hiçbir şey yapmaz ama yine de hiçbir şey yapılmadan kalmaz,” düsturu, buradaki meseleyi yeterince açıklıyor. İlk adımın ardından gelen kabul edilmeme korkusuyla baş etme yöntemlerini ele alan kitap, ardından, belki de insanın kendini dışarıda aramaya yönelten en önemli etken olan çok düşünme (overhinking) üzerinde duruyor. Overthinking’in psikolojik bir rahatsızlık olup olmadığı, belli başlı belirtileri, başa çıkma yolları bu bölümde ele alınan konu başlıkları arasında yer alıyor.
Hayatı kaçırırsak ne olur?
Özellikle teknolojiyle bağlantılı olarak sosyal medyanın ana gündem maddemiz haline gelmesi sebebiyle gözümüzü açtığımız andan itibaren hayatla burun buruna geldiğimiz için onu kaçırma korkusunu da doğal olarak üzerimizde hissediyoruz. Bir şeyi atlama, gözden kaçırma, onun gerisinde kalma stresi de bizi merkezimizden alıkoyan olgulardan biri. Zira hayatın gerisinde kalma korkusu ters teptiğinde bu defa hayattan kaçmaya başlıyoruz ve buna türlü bahaneler üreterek işi yine “kendini bulma” meselesine bağlıyoruz. Bu konu üzerinde de uzun uzun durulan kitapta, ek olarak gündemi kaçırma korkusu da işleniyor.
Yalnızlığı avantaja çevirin
Buraya kadar yazdıklarımızdan sonra insanın aklına düşecek şey elbette yalnızlık olacaktır. Yalnız kalma korkusu, yalnızlıkla nasıl baş edilebileceği insanın kendini her şeyden sıyırınca belirmesi kaçınılmazdır. “Beni İncitemezsin”in yalnızlığın bir yaratıcılık haline dönüştürülmesi hakkında verdiği reçeteler hayli iç açıcı. Yalnızlığı, “Zorunlu Yalnızlık” ve “Bilinçli Yalnızlık” olarak ikiye ayıran kitap “Bilinçli Yalnızlık”la neler kazanılabileceğinin etkili yöntemlerini sunarak yalnızlığı da fırsata çevirmenin yollarını gösteriyor. Kitabın rasyonel hedefleri arasında aklı olumlu yönde çalıştırma ve yapabildiklerimize odaklanma yer alıyor. Her iki konu da sonuç itibariyle ruhsal dayanıklılığa çıkıyor ve zorlukların üstesinden nasıl gelinebileceğine dair yönlendirmelerle sonlanıyor.
Ezcümle, “Beni İncitemezsin”, incinmenin, yaralanmanın, kırılmanın ama hepsinden önemlisi ayakta kalmanın insanın kendinden uzaklaşarak değil, tam aksine kendine dönerek, bu eksende kendini bir yapılandırma içine sokmasıyla hayatta dimdik durabilmenin kullanım kılavuzu niteliğinde bir kitap.
Sedat Yılmaz
0 Comments