Yeşim Ustaoğlu, Türkiye sinemasının en önemli kadın yönetmenlerinden… Sundance, Nurnberg, Goethe, Uluslararası İstanbul Film Festivali gibi birçok yerden aldığı ödüllerle sinemamıza adını büyük harflerle yazdıran ve dünyanın birçok yerinde büyük bir saygıyla anılan Yeşim Ustaoğlu’nun en çok sevilen 5 filmini yakından incelemeye ne dersiniz? İşte en iyi 5 Yeşim Ustaoğlu filmi…
1. Tereddüt
Maddi ve manevi açıdan birbirlerinden tamamen farklı hayatlar yaşayan iki kadının ataerkil düzende yaşadıkları mücadeleyi veya isyanı anlatıyor Ustaoğlu. Biri ekonomik ve kendi bedeni üzerinde özgür olan bir kadın iken, diğeri para karşılığı evlendirilmek zorunda bırakılan ve hiçbir söz hakkı bulunmayan bir kadının hayatından kesitler sunuyor. Ancak her iki karakterin bir ortak noktası vardır: Kadın bedeni üzerinde kurulan cinsel ve sosyal baskı. Kocasını ve kaynanasını memnun etmekle yükümlü olan kadın ile hayatını kendi kurallarına göre yaşayan özgür kadını, Tereddüt filminde buluşturan unsur, bu ortak nokta oluyor.
2. Güneşe Yolculuk
Türkiye’nin alt tabakasındaki insanların yaşadığı ayrımcılığı, ırkçılığı ve zorlukları gözler önüne sererek çok ses getiren bir Yeşim Ustaoğlu filmi. Bir kavgada tesadüfen tanıştığı biri için kendi kimliğinden ve yaşadığı yerden vazgeçen bir gencin yolculuğunu anlatıyor. “Mehmet” adlı genç siyasi sebeplerden dolayı öldürülen arkadaşının bir mezarı bile olmamasını kabullenemez ve Doğu’ya doğru yani Güneş’e doğru bir yolculuğa çıkar. Bu yolculukta, hem sevgilisini ve kendini korumaya çalışır hem toplumun ön yargılarıyla savaşır hem de tesadüfen tanıştığı ve kimsenin önemsemediği arkadaşı için insani görevini yerine getirmeye çalışır.
3. Pandora’nın Kutusu
Modern hayata ayak uydurayım derken giderek yalnızlaşan, aile bağlarından kopan ve hayattan gittikçe kopmaya başlayan üç orta yaşlı kardeşin öyküsü. Bu kardeşlerin birbirleriyle olan iletişiminin kesintiye uğradığı bir zamanda, Karadeniz’in uzak dağlarında kaybolan yaşlı annelerinin bir anda ortadan kaybolmasıyla tekrar bir araya geliyorlar. Bu kopukluk, kardeşleri birbirine bağlayan alzheimer bir anne sayesinde bitmek zorunda kalıyor. Böylece şehir hayatından çıkıp bir dağda bir araya gelen kardeşler, geçmişleriyle hesaplaşmaya başlıyor. Hayal kırıklıkları, pişmanlıklar, aile bağı ve bencillik gibi kavramlar seyirciye muazzam bir görsel şölenle sunuluyor.
4. Araf
Taşra hayatının monoton, boğucu ve çaresiz yaşamını ele alan bir film. Düşük ücretlerle saatlerce çalışmak zorunda kalan insanların kaçmak isteyip de kaçamadığı hayatlar… Filmin en çarpıcı kısmı ise, gençliğini yaşayamayan kadınların gelip geçici hevesler yüzünden baş başa kaldığı zorlukları kürtaj üzerinden anlatılması diyebiliriz. Çocuğunu doğurup başkasına vermek zorunda kalan bir kadının hayat tecrübesi ile aynı korkuyu yaşayan başka bir kadının arasında geçen acıklı ve komik diyalogları, “izahı olmayan şeylerin mizahı olur” şeklinde izleyiciye sunulması, filmin hayatımızdaki gerçeklerin bir parçası olduğunun bir işaretidir.
5. İz
Diğerlerinden biraz daha farklı bir öyküsü olan İz filmi, psikolojik-gerilim türünde olmasıyla dikkat çekiyor. Filmde izleyicinin kafasında soru işaretleri oluşturmasına neden olan: Cinayet mi yoksa intihar mı? sorularıdır. Emekliliğine ayrılmış olmasına rağmen bu davayı kişiselleştiren bir komiserin gözünden olayları görmemiz sağlanıyor. Ek olarak, İstanbul’un eski nostaljik havasıyla izleyiciyi büyüleyen sineması ile öne çıkmaktadır.
0 Comments