Coralie Fargeat ilk uzun metraj filmi İntikam (Revenge, 2017) ile izleyiciyi bir noktada başlatıp, bambaşka bir noktaya götüren, sarsıcı bir yolculuğa çıkarıyor. İsminden anlaşıldığı üzere, klasik bir intikam hikâyesi izleyeceğimizi düşünüyoruz. Lakin Fargeat, kullandığı çarpıcı diliyle patriyarkal (ataerkil) sistemin yarattığı rollere yazdığı neo feminist karakteriyle savaş açıyor. Tabiri caizse bu savaşın sonunda da yaratılan algıları altüst etmeyi başarıyor.
“İntikam” soğuk yenen bir yemektir!
Film, Jennifer, Richard, Stan ve Dimitri etrafında şekilleniyor. Richard, Stan ve Dimitri’yle her yıl kendisinin şehirden uzak malikânesinde, ava çıkmak için bir araya gelirler. Yine böyle bir buluşma öncesinde Richard, Jen ile birkaç gün önceden malikânesine giderek bir kaçamak yapmak ister. Lakin Stan ve Dimitri’nin beklenenden erken gelmesiyle birlikte olaylar planlandığından farklı ilerlemeye başlar.
O akşam Richard, Jen, Stan ve Dimitri hep birlikte yiyip içerler. Stan ve Jen akşamı sohbet ederek ve dans ederek geçirir. Stan kendi yorumuyla bu samimiyete güvenerek Jen’e yaklaşabileceğini düşünür. Kadının kendisini açıkça reddetmesi üzerine de Jen’e tecavüz eder. Olay anına şahit olan Dimitri ise durumu görmezden gelerek gününe devam eder. O sırada evde olmayan Richard ise döndüğünde bir özür ve para teklifiyle durumun çözülebileceğini düşünür. Jen ile ortak noktada buluşamayacağını anlayan Richard, eşinin de olanları duymasından korkarak kadını öldürmek ister. Bu çürümüş zihniyetin elinden bir şekilde kurtulmayı başaran Jen için intikam savaşı başlar.
Kim av kim avcı?
Stan ve Dimitri, Richard’ın evine ilk geldiğinde, onları ilk gören kişi Jen oluyor. Avcı kıyafetleri ve ellerinde silahlarıyla camın arka kısmında Jen’e doğru bakan iki karakter, Jen’in bir noktada avları olacağının sinyalini veriyor. Jen bu karşılaşma öncesinde bir ısırık aldığı elmayı tezgâhın üzerine bırakıyor. Yönetmen film boyunca izleyiciye, sahne aralarında elmanın çürümesini izlettiriyor. Bu çürüme, bu patriyarkal sistemin filmdeki temsilcilerine, sistemin çürüklüğüne ve olayların nasıl ilerleyeceğine önden bir gönderme niteliği taşıyor.
Jennifer karakteri, patriyarkal sistemin temsilcilerine karşılık yazılmış neo feminist bir karakter. Filmin başında Jen’i sadece feminen yönüyle izliyor, onu öne çıkaran feminen yönlerini görüyoruz. “Toplum nezdinde” belirlenen kadın algısının dışına çıkışını ise alanına, iradesine, zekâsına, ifade özgürlüğüne patiryarkinin indirdiği balyozla birlikte izlemeye başlıyoruz. Jen’in yarasını dağlamak için kullandığı bira kutusundan tenine geçen anka kuşu sembolü de tam olarak küllerinden yeniden doğmayı temsil ediyor. Jennifer, intikam için yeniden ayağa kalktığında, kendisini izleyiciyle yeniden tanıştırıyor.
Şuna da göz atmak isteyebilirsiniz; Sineaforizmalar; Oz Büyücüsü, Guguk Kuşu 🖱️
Açılış sahnesinde film isminde kullanılan renk ve arka plan renginin, Tarantino imzalı Kill Bill ile benzer olduğunu görebiliyoruz. Hikâye odaklı düşündüğümüzde de Coralie Fargeat’nın senaryoyla da Tarantino’nun filmine açık bir selam gönderdiğini anlayabiliyoruz. Her iki filmde de bir kadının ataerkil sistem tarafından uğradığı şiddete karşılık, feminizm merkeze alınarak bir intikam teması işleniyor. Jen av olarak başladığı hikâyede rolleri değişerek avcı oluyor.
Fargeat, filmin genel üslubuyla anaakım sinemadan çok da uzaklaşmadan, esasında filmi esas ulaşması gereken kitleye ulaştırmış demek yanlış olmaz. Sadece bir intikam filmi gibi dursa da sert eleştiriler ve açık mesajlarla, filmin başına avcı olarak oturanların av olarak kalktığını-kalkacağını söyleyebiliriz.
0 Comments