Meltem Trubody, “Kimse Gitmemiş Gibi”de hüzünlü bir maziye sahip karakterlerin hayatlarını, girişte yazdığım gibi “olmazları olur yapan ihtimalleri” gerçeğe dönüştürerek bir umut hikâyesi sunuyor.
1996 yılının ortalama sıcaklıktaki bir Nisan gününde, Betül ve Deniz Paris’te kalplerinin birbirilerine karşı aynı çarpıntıyla karşılık vermesinin tadını çıkarırken, aynı gün, aynı saatlerde Londra’da Marco ve Pınar da birkaç saat sonra aralarına girecek binlerce kilometrenin hüznüyle asla ayrılmayacaklarının sözünü veriyorlardı. Ama hayat işte. Tıpkı Meltem Trubody’nin Destek Yayınları’ndan çıkan “Kimse Gitmemiş Gibi” kitabında dediği gibi, “Kurallara sığmayan, aykırı yönleri vardı kısa hikâyelerinin. Geç kalmış bir başlangıç ve erken gelen bir bitiş… Gerçi kim bilebilirdi hayatın tam olarak neler getireceğini? Bilinmezliği çok olan her denklem de çözüme ilişkin bir umut, özdeşlik taşımaz mıydı az da olsa? Hayat biraz tesadüflerin, olmazların ve olmazları olur yapan ihtimallerin bulunduğu bir yol değil miydi? Kim bilir…” Evet, kimse bilmiyordu bu dört insanın aradan 20 yıl sonra, gelenlerle, gidenlerle geçen hayatlarının biri eksik tekrar bir araya geleceğini. “Olmazların ve olmazları olur yapan ihtimaller” gerçekleşmişti 20 yılın ardından. Şimdi bambaşka bir hayat “olmuştu” hepsinin hayatında her şeyiyle. Ama en çok da iyisiyle…
Enkazın vücut bulmuş hali
Anadolu’nun ücra bir kasabasının, ücra bir yerinde başlıyor “Kimse Gitmemiş Gibi”. Hayattan tamamen kopmuş bu yerde, dünyayla ilişiğin kesmiş Pınar yaşıyor. Yaşamak denirse tabii. Bir enkazdan çıkmış gibi Betül. Yemiyor, içmiyor, pislikten saçları birbirine yapışmış, üstü başı dökülüyor. Kimseyle konuşmuyor. Sadece günü devirmenin derdinde. Arkadaşı Perihan’ın kızı Nilay’dan epey uzun bir zaman kafa izni yapmak için rica etmiş Pınar burada kalmayı. Nilay da halden anladığı için tamam demiş. Ama Pınar’ın bu kafa izni, inzivaya çekilmeye dönüşmüş. Pınar her sabah kalktığında kapısında kimin bıraktığını bilmediği yiyecek, içecek, temizlik malzemeleri buluyor. Bir anlamda bunlarla hayatta kalıyor çünkü takati yok hiçbir şey yapmaya.
Kanadı kırıklar kulübü
Yine böyle bir sabah merak ediyor kendisine kimin yardım ettiğini. Kapıyı açınca yaşına rağmen güzelliği gram eksilmemiş bir kadınla karşılaşıyor. Hemen toparlanıyor bu etkileyici kadının karşısında ve kendini tanıtıyor. Kadın da kendini. İsminin Betül olduğunu öğrendiği bu candan kadın, durumu izah ediyor. Perihan’ın arkadaşı olduğunu, herkesin onu merak ettiğini, kimsenin ona ulaşamadığını, yalnız kalmak istediğini öğrendiği için de onu rahatsız etmek istemediğini anlatıyor. Pınar da Betül’ü çaya davet ediyor ve aralarında uzun sürecek dostluğun başlangıcı böylece atılmış oluyor. Gel zaman git zaman ikisinin muhabbeti koyulaşıyor. Betül kasabanın gözbebeği. Kimin yardıma ihtiyacı varsa koşuyor. Kim düşse elini uzatıyor. Zaten herkesin birbirini tanıdığı bu ufak kasabada Betül ayrıca el üstünde tutuluyor. Ama o da başta çaktırmasa da yalnız. Kolu kanadı kırılmış.
Tutunacağı dal kalmamış. İkisi böyle böyle açılıyor birbirilerine. Biri diğerini, diğeri öbürüne sırtını yaslıyor. Pınar, Betül’ün evindeki yardımcıları Hacer ve Hasan’la da ahbap oluyor. Onlarınki de ayrı bir hikâye. Betül’ün bir akşam yemeği dışarıda bir restoranda yeme teklifine hayır demeyen Pınar’la, gittikleri mekânda, restoranın sahibi Sedat’la da tanışıyor Pınar. Her biri, rotaları farklı da olsa aynı kapıya çıkan yollardan geçmiş bu insanlar bir aile oluyor kısa sürede. Günler daha da güzelleşiyor. Ancak demiştik, hayat işte. Aslında her şey daha yeni başlıyor. Pınar’a ulaşan bir mektup, Betül’ün 20 yıldır unutamadığı büyük aşkı tekrar onların hayatına giriyor. Eski defterler ortaya dökülüyor. Bazıları çoktan kapanmış, yerine yenileri açılmış. Bazılarının hesabı tekrar görülüyor. Nihayetindeyse gökten üç elma düşüyor…
Meltem Trubody, “Kimse Gitmemiş Gibi”de hüzünlü bir maziye sahip karakterlerin hayatlarını, girişte yazdığım gibi “olmazları olur yapan ihtimalleri” gerçeğe dönüştürerek bir umut hikâyesi sunuyor. İyi kurgulanmış örgüsü, gerçekçi karakterleri ve hiç hesapta olmayan sonuyla, okurun kaptırıp gideceği bir roman “Kimse Gitmemiş Gibi”.
Kadriye Sayar
0 Comments