Gerilim ve gizem türündeki romanlarda sıklıkla duyduğumuz okur yorumlarından birisi sanırım şudur: “Bir sinema filmi gibiydi, her şey gözlerimin önünde canlandı!” Anlatıcının ya da yazarın olayları sinematografik bir biçimde anlatması ve buradaki yetkinliğiyle okuru birebir olay mahalinin içerisindeymiş gibi hissettirmesi ve bunu sürekli kılarak mekanın gücünü kullanması, bu türde kaleme alınan romanların olmazsa olmazıdır bir nevi. Odak süremizin iyiden iyiye kısaldığı günümüzde görselliğin önemi de doğal olarak bir o kadar ön plana çıkıyor. Bu kaçınılmaz bir gerçek. Bu gerçekliğin edebi eserlerde farklı yollarla kullanılması da okura hem hikâyeye bağlanma hem de metne karşı sabır şansı sunuyor.
Uketsu’nun kaleme aldığı Tuhaf Ev, son yıllarda Japon gerilim edebiyatının özgün örneklerinden biri olarak öne çıkıyor, bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Daha kitaba başlamadan, tek kelime dahi okumadan karşımıza bir ev krokisi çıkıyor. İlk bakışta herhangi bir problemin gözümüze çarpması olası değil ancak burada bu krokinin olması boşuna değil. Hemen meraklı gözlerle incelemeye başlıyoruz. Yazar amacına ulaştı. Bizi bir konuya odakladı.
Roman, yalnızca okült olaylarla ilgilenen bir anlatıcının gözünden ilerleyen bir kurguyla klasik korku evi temasına bir nevi saldırıyor. Merkezde bir ev var, bunun bilincindeyiz. Kitabın merkezine yerleştirilen ev planı, mimari bir şemadan fazlası: Burası aynı zamanda bir suç mahali olma ihtimali gözümüzün önüne seriliyor. Anlatıcımız bizi buna ikna ediyor.
Kitap, Tokyo’da yeni bir ev satın almak isteyen Yagioka adlı bir karakterin, editörlük mesleği sayesinde tanıdığı okült danışmanı bir anlatıcıya başvurmasıyla başlıyor. Yeni evin planı sıradan görünse de dikkatli bakıldığında rahatsız edici tuhaflıklar ortaya çıkıyor. Kat planındaki mantıksız boşluklar, tam on altı tane penceresi olan iki katlı evin hiç penceresi olmayan çocuk odası… Kurihara adlı bir yapı uzmanının da katılmasıyla evin mimarisi, yavaş yavaş karanlık bir işleyişin parçası gibi görünmeye başlıyor: Burası, potansiyel olarak insan öldürmek üzere tasarlanmış olabilir mi?

Tuhaf Ev, dört ana bölümden oluşuyor ve bu bölümler bize çıktığımız bu gizemli yolculukta yeni katmanlar sunarak bir arayışa sürüklüyor. Anlatıcımıza başvuran kişi evi almaktan vazgeçiyor ancak yazarımızın aklında yanıtsız sorular var. İnternette bir makale yayınlıyor ve bu makalede adresini ve herhangi görsel bir detayını sunmadığı eve dair spekülatif tahminlerini yazıyor. Makaleyi okuyup anlatıcımıza ulaşan bir kadın, hikâyemizi başka bir noktaya taşıyor. Çünkü bu kadının anlattığı şey tahminleri doğru çıkaracak bir şey: Kocası bu tarzda inşa edilmiş başka bir evde öldürülmüştür.
Romanda çok az karakter var. Bu karakterlerin düştükleri izler ve bu izlerin keşiflere dönüşmesi okur olarak sizi kitabın temposuna dahil ediyor. Kitapta bir dedektifimiz yok ancak yazar/anlatıcı, olayları bir dedektif gibi sorguluyor ve inatçılığıyla hikâyeyi taşıyor. Romanın sinir bozucu karakter ihtiyacını ise Kurihara karşılıyor. Gerçeğe takıntılı, sebep sonuç ilişkilerini kurabilen ve mantıktan hiçbir zaman sapmayan, adeta kilit açan bir anahtar karakter. Yuzuki’yse, hikâyenin temelindeki asıl karakterimiz. Bastırılmış travmalarıyla yüzleşen, ailesinin geçmişine dair karanlık sırları çözmeye çalışan ve bu sırların hayatını nasıl cehenneme çevirdiğini öğrenen biri.
Ev bir arka plan değil, yaşayan bir karakter
Japon kültüründeki birbirine sıkı sıkıya geçmiş aile bağları, ebeveynlik, çocuk istismarı gibi konular, kitabın geçmişten miras aldığı başlıklar. Hikâyedeki evlerin sahibi Katabuçi Ailesi’nin nesiller boyu süregelen laneti, gerilim unsurlarını kültürel öğelerle de besliyor.
Kitabın en çarpıcı yönü kuşkusuz ki çizimlerle bizlere sunulan evlerin bir karaktermiş gibi gizli yönlerinin ve sırlarının yavaş yavaş ortaya çıkması oluyor. Penceresiz boşluklar ve banyolar, zemin altındaki geçitler ve tüm bu planların bilinçli bir şekilde kurgulanmış, cinayet işlenmek için tasarlanmış bu evlerin insanlarla birebir örtüşen pek çok yönü önümüzde beliriyor. Romanda ev, yalnızca bir arka plan değil, adeta yaşayan bir karakter gibidir.
Uketsu, bu kısa romanda gerçekten görsel bir hikâye sunuyor okuruna. Çizimler, soy ağaçları, karmaşık ilişkiler, geçmişten taşınan sırlar ve bu sırların günümüze değin ulaşan artık ritüel olarak tekrarlandığı alışkanlıklar… Athica-Nox etiketiyle yayımlanan Tuhaf Ev, tek oturuşta rahatlıkla bitirebileceğiniz ve size de bir şeyler çözüyorum hissi yaşatan kitaplardan. İyi okumalar.
0 Comments