Arif V 216 , son yıllarda kaba komediye çok fazla maruz kalan ve neredeyse mizahtan soğuyan izleyiciye can simidi oldu. Cem Yılmaz artık entelektüel birikimini daha fazla içinde tutamayıp patlamış gibi. Yaptığı göndermeler, Arif V 216’nın geçtiği 1969 yılını araştırdığını anlayabileceğimiz sahneler, sinema tarihimize ne kadar hâkim olduğunu belli eden nüanslar… Geçmiş filmlerinde herkes anlayabilsin diye kısıtlı açtığı birikimini bu filmde boca ediyor üstümüze yani. Öyle ki, G.O.R.A. ve A.R.O.G filmlerinde fırlama, vurdumduymaz, çıkarcı, üçkağıtçı Arif bile, bu filmde ayakları yere basan, bilgili, 216’ya doğru yolu göstermeye çalışan bir karakter olmuş.
Tarantinovari bir hal de yok değil. Şöyle ki: Tarantino sinemasında popüler kültürün çok önemli bir yeri vardır. Popüler figürler, hele de geçmişteki popüler figürler onun filmlerinde adeta dans eder. Bir saygı duruşu vardır hep. Tarantino karakterinin konuşmalarında, dinledikleri müziklerde, en olmadı arkada asılı bir afişte hep geçmişin popüler kültür parçalarını görürüz. Cem Yılmaz da birçok filminde yaptı böyle bir şey ama zirve Arif V 216’dır. Zeki Müren, Sadri Alışık, Ajda Pekkan, Ayhan Işık, Filiz Akın, Barış Manço ve Cüneyt Arkın gibi unutulmaz sanatçıları filmine misafir ediyor ve hoş bir sürpriz yapıyor bize.
Klişelerle dalga geçme
Cem Yılmaz, klişelerle dalga geçme huyundan da elbette vazgeçmemiş. Yeşilçam’ın o ünlü “kör kızın gözünü açtırmak için para biriktiren birbirine sımsıkı bağlı mahalle” klişesini öyle tatlı işliyor ki film.
Zeki Müren rolündeki Çağlar Çorumlu’nun enfes performansı sanırım filmin yıllar sonra da akıllarda kalacak bir ayrıntısı olacaktır. Mustafa Sandal’ın olduğu bir iki sahnenin gereksizliğine çok değinen oldu, bu yüzden es geçelim bunu.
Film o kadar hızlı gidiyor ki kaçırdığınız espri ve göndermeleri daha sindirmeden bir yenisi geliyor, bu sebepten bir kez daha izleyesi geliyor insanın.
Sanat yönetmenini ayrıca kutlamalı, dönem mükemmel yansıtılmış, göze batan hiçbir şey yok. Ucuza kaçılmadığı ve mükemmeliyetçi yaklaşıldığı belli. Kostümleriyle, dekorlarıyla, aksesuarlarıyla tam bir dönem filmi izledik. Filmin sonlarındaki gözü tırmalayan ve efekt olduğunu bas bas bağıran havaalanı sahnesinin de “nazar boncuğu olsun” denilerek çok üzerine düşülmemiş sanki.
Sonuç olarak Türkiye’nin popüler kültür tarihine yolculukla birlikte, “iyi bir film” izleme deneyimini birleştiren bir Cem Yılmaz filmi var ortada. İşini hakkıyla yapmaya çalışan “sinemacı Cem Yılmaz” komedi sinemamızın yüz aklarındandır.
*Bu yazı daha önce 14 Ocak 2018 tarihli Yurt Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
0 Comments