İnternetin hayatımızı ele geçirdiği bu zamanlarda Dünya Radyo Günü vesilesiyle radyonun tarihi, hayatımızdaki yeri ve geleceği üzerine biraz kafa yoralım dedik…

Çok ama çok hızla ilerleyen teknolojiye rağmen, kitle iletişim araçları içinde radyo, bugün dünya nüfusunun yüzde 95’ine ulaşabilmesi ile dünyanın kullanılan en yaygın kitle iletişim aracı olarak karşımıza çıkıyor.

UNESCO’ya göre; düşünce özgürlüğünün, eğitimin ve toplumsal tartışmanın taşıyıcısı ve aynı zamanda da afet zamanlarında bilginin yaşamsal kaynağı olarak görülen radyoyu kutlamak, daha doğrusu ona hakkını teslim etmek amacıyla 13 Şubat günü Dünya Radyo Günü olarak kutlanıyor.

Teknolojik olarak kısmen basit ve çok az masraflı olan radyo, merkezden uzak ve dışlanmış topluluklara ulaşabiliyor. Onu bu denli önemli kılan sebeplerden en önemlisi de bu. İnternet ve mobil uygulamalar, radyonun etki alanını ve potansiyelini daha da artırıyor.

Elde edilen verilere göre, dünya genelinde yaklaşık 44 bin radyo istasyonu var. Bu müthiş bir sayı! Şaşıracaksınız belki, Afrika’daki radyo sayısının gazete ve televizyon sayısından çok daha fazla olduğu biliniyor.

Gelişmiş ülkelerde ise radyo kullanımı eskisi kadar olmasa da hâlâ yaygın. Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde 11 bin civarı radyo istasyonu bulunuyor. Farklı topluluklara hizmet eden radyo istasyonları, çeşitli program, bakış açısı ve içerikler sunarak dinleyici çeşitliliğini de yansıtıyor.

Uluslararası Telekomünikasyon Birliği verilerine göre, dünyadaki evlerin yüzde 75’i radyo sahibi. Ayrıca, haberlere ulaşmak ve iletişim kurmak için geniş bant bağlantı kullananların sayısının da her geçen gün artmakta olduğu kaydediliyor.

RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu) verileri bize Türkiye’de günlük radyo dinleme süresinin ortalama 1 saat 43 dakika olduğunu gösteriyor. Daha çok İç Anadolu ve Ege Bölgelerinde dinlenen radyonun; hafta içi sabah işe gidiş ile akşama doğru işten çıkış saatleri en yoğun dinlenildiği saat dilimleri.