Her insanın içinde sakladığı, kimseye göstermediği, en sevdiklerinin bile bilmediği yaraları vardır. Kimi zaman geçmişten, kimi zaman aileden, kimi zaman da suskunluklardan taşırız onları… Özlen Alpaslan, yeni romanı Yara‘da bu görünmez izleri cesaretle gün yüzüne çıkarıyor.
Yara, sadece bir roman değil; aynı zamanda hayatın içinden geçen sessiz bir çığlık, derin bir yüzleşme. İpek’in hikayesinde, okur kendi kalp ağrılarını, suskunluklarını, gizli kırıklarını ve en derin yaralarını bulacak. Çocuklukta ebeveynlerden ya da bakım verenlerden alınan yaraların yetişkinlikteki ilişkilerimizi nasıl şekillendirdiğini gösteren roman, okuru kendi bağlanma alışkanlıklarını fark etmeye ve şefkatle değiştirmeye çağırıyor. Alpaslan, incelikli dili ve güçlü gözlemleriyle, insana dair en derin yaralara dokunuyor.
Özlen Alpaslan, insan ruhunun en kuytu köşelerine ışık tutan anlatımıyla, çağdaş Türk edebiyatında kendine özgü bir yer edinmiş bir yazar. Yarım (2022) ve Mahalle‘nin (2023) ardından gelen üçüncü romanı Yara, onun kaleminde bir kez daha “edebiyatın iyileştirici gücü”nü hatırlatıyor. Roman, okuru kendi yaralarına şefkatle bakmaya davet ediyor.

Arka kapaktan
Yara, “Ben nereye aitim?” sorusunun peşinden giden ve yüzleşmekten korkmayan bir kadının kendi içine dönüşü. Sevmenin ve sevilmenin ne anlama geldiğini bilmeden büyüyen, en sonunda ise kendine anne olmayı öğrenen bir ruhun hikâyesi. İpek, sevilmek için uğraşıyor hep. Anlaşılmak için susuyor, kabul görmek için kendinden ödün veriyor. Ama ne yaparsa yapsın, çocukken içine işleyen o eksiklik hissi bir türlü geçmiyor.
Bir terapi odasında, yıllardır yutulmuş cümleler birer birer dökülüyor ortaya. İstenmeden doğan bir çocuk olmanın yüküyle, sevgiye muhtaç büyüyen bir kadın olarak hayatta kalmaya çalışıyor İpek. Bir babanın sessiz şiddeti, bir annenin kırılganlığı, bir kocanın yokluğu, bir kedinin yalnızlığı… Her şey, her ilişki yeni bir yara onun için.
Özlen Alpaslan özenli kalemiyle sadece anlatmıyor; hatırlatıyor, sarsıyor, sessizliğin içindeki yankıyı kelimelere dönüştürüyor. Her kadın bu hikâyede kendine ait bir suskunluk bulacak. Belki bir gün affetmeye cesaret edecek, belki de ilk defa ağlamaya…
0 Comments