Yeraltı edebiyatına yakın bir yazar olan Hakan Günday’ın aynı isimli romanından uyarlanan Daha filmi, başarılı oyuncu Onur Saylak’ın ilk yönetmenlik deneyimi olmasına rağmen işin hakkını veriyor. Usta işi bir yönetim…
Daha filmi ,Gaza (Hayat Van Eck), babası Ahad (Ahmet Mümtaz Taylan) ile birlikte Kandalı kasabasında yaşayan bir çocuktur. Bir yandan babasının insan kaçakçılığı yapmasına mecburiyetten yardım ederken diğer yandan İstanbul’da liseye gitmek için uğraşıyordur. Fakat Gaza, kendini “gardiyanı olduğu bir hapishaneden kaçmaya çalışırken” bulacaktır. Babasının onu içine soktuğu kirli dünyayı yıkarken geriye kalan harabeyi zamanla kendi çöplüğü haline getirecektir Gaza.
Daha filmi, mülteci sorunlarına dikkat çekmekle kalmıyor; insanın içindeki kötülüğün ne boyutlara varabileceğiyle ilgili de bir fikir veriyor. Gaza’nın masumluğuyla başlayan film onun bir canavara dönüşümünü öyle güzel işliyor ki; hem hikâyenin sağlamlığına hem yönetmenin başarısına hem de ilk oyunculuk deneyimi olan Hayat Van Eck’in yeteneğine hayran kalmamak elde değil. Performansıyla ayakta alkışlanacak diğer isim ise Ahad rolüyle filmde döktüren Ahmet Mümtaz Taylan’dır şüphesiz.

Kötülüğe dair bir film
Her ne kadar filmin sonunda -belki de mütevazı olmak adına- “Hakan Günday’ın Daha romanından esinlenilmiştir” yazsa da mükemmel bir uyarlamayla karşı karşıyayız. Daha, sinema öğrencilerine “nasıl edebiyat uyarlaması yapılacağıyla ilgili” ders olarak izletilebilecek bir film.
“Kötülüğe” dair bir film Daha. “İnsanın kullandığı ilk alet, başka bir insandır” sözüyle başlayan film; vicdan, para, sığınmacılar, aile ve kötülük kavramlarını otopsi masasına yatırıyor. Film en hafif tabiriyle “rahatsız edici”. İzledikten sonra insanın kendini kötü hissettiği filmlerden. İzlediklerinizin bir yerlerde gerçekten yaşanıyor olabileceğini biliyorsunuz ve buna müdahale edemiyorsunuz, bu gerçeği değiştirecek gücünüz yok, işte bunu bilmek kötü hissettiriyor.

Daha filmi senaryosuyla, yönetmenliğiyle, oyunculuklarıyla, görüntü yönetimiyle son yılların en iyi yerli yapımlarından biri. Saçma sapan filmlere kapılarını sonuna kadar açan dağıtımcılar ve sinema salonları her ne kadar bu filmi görmezden de gelse bu gerçek değişmeyecektir. Daha, Türkiye genelinde sadece 30-40 salonda gösterilip izleyiciye ulaşamasa da, bundan yıllar sonra da izlenebilecek kaliteli bir yapım. Sinemamızın unutulmazlarından olmaya aday.
*Bu yazı daha önce 21 Ocak 2018 tarihli Yurt Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
0 Comments