İnteraktif hikâye platformu Wattpad’te kaleme aldığı kitaplarıyla hatrı sayılır bir okuyucu kitlesi edinen ve bu kitleyi her yeni kitabıyla büyütmeyi başaran Zeynep Sey, özellikle Solucan serisiyle adından söz ettirmişti. Çalışmalarının matbu hale dönüşmesiyle beraber yakaladığı başarıyı yeni kitaplarla da devam ettiren Zeynep Sey, Athica Books etiketiyle yayımlanan yeni romanı Yaz Uykusu’nda okurlarını geçmişle yüzleşen bir arkadaş grubunun iç dünyasına davet ediyor.
Liseden yakın arkadaş olan sekiz karakterin karıştıkları bir suç odağında değişen hayatlarını okuyoruz Yaz Uykusu’nda. Hikâyenin ana karakterlerinden olan Nil, beş sene önce arkadaş gruplarının dağılmasına neden olan bir gece nedeniyle hayatının en kötü zamanlarını geçirmektedir. Her biri birbirine sıkı sıkıya bağlı bu kahramanlarımız ulvi bir amaç uğruna bir suç işlemeye karar verirler. Yapacakları şeyin ne olduğunu bilmeyiz, yazarımız bunu bizden kitap boyunca saklamaktadır. Ancak karakterlerimiz gerçekleştirecekleri eylemin bir suç teşkil ettiğini bilmektedir. Kapsamlı bir plan hazırlamışlar, işlerin yolunda gitmemesi halinde söz birliği yapıp verecekleri ifadelere kadar her şeyi düşünmüştürler. Fakat işler yolunda gitmemiştir. Bir cinayet söz konusudur.
Hikâyenin diğer ana karakteri Arden, bu olay nihayetinde hapse girmiştir. Nil ve Arden birbirlerine âşıklardır ancak bu aralarında hiçbir zaman dillendirilmemiştir. Bu kopuş nihayetinde hapse giren Arden, tüm arkadaşlarından ona ulaşmamalarını, hapishanede ziyarete gelmemelerini ister. Diğerleri de onun bu isteğine karşı çıkmazlar. Zaten lise bitmek üzeredir ve herkes üniversiteye başka illerde gideceklerdir. Yağız kazandığı bursla Amerika’ya gidecektir. Ekin ve Esin kardeşler, Demir, Özge, Berk ve Nil de kendi hayatlarına devam ederler. Çünkü hayat devam etmektedir. Bu arkadaş grubu da böylelikle dağılır. Herkes farklı bir köşeye dağılır gider.

Seneler sonra Nil’in Yağız’la şans eseri çarpışırlar. Yağız birilerinden kaçmaktadır. Bu kovalamaca sonrasında ikisi de birbirlerini ne kadar özlediklerini, arkadaş gruplarını nasıl iyi hatırladıklarını fark ederler ve grubu yeniden bir araya getirmek için harekete geçerler. Fakat aradan geçen zaman, işledikleri suçların onlara hissettirdikleri, zamanın onlara getirdiği yeni dünyalar, insanlar ve yaşanmışlıklar hiçbir şeyi aynı bırakmamıştırlar. Ne olursa olsun Nil, Arden’e kendini affettirmek, aralarında konuşulmamış şeyleri konuşmak ve yarım kalmış mutluluklarını tamamlamak için çabalamayı kafasına koymuştur. Ondan çocukluğundan beri nefret eden, zulmeden, hayatı zindan eden babasını karşısına almayı göze alarak bu yolculuğa çıkmaya karar verirler.
Hikâyemiz, bölümler halinde geçmiş ve günümüz arasında gidip gelmektedir. İşlenen suçun işlendiği güne kadarki yaşananlar, birbirleriyle tanışma hikâyeleri, beraber üstesinden geldikleri hayatın zorlukları, arkadaşlıkları, sevinçleri, hüzünleri parçalar halinde aktarılır. Günümüz ve geçmiş arasında bir bağ kurulur. Arkadaşlar bir araya geldikçe, geçmişte yaşanan şeylerin kıymetini daha iyi anlar karakterlerimiz. Zaman ne kadar geçse de kurdukları bağların, hayatlarının sonrasında yaşamlarına giren insanlarla kurdukları bağlardan daha sağlam olduklarını görürler. Bir yandan da içinde bulundukları gerçeklerle mücadele etmektedirler. Bu sekiz arkadaş eskisi gibi olabilecek midir? Birbirlerine yeniden güvenebilecekler midir? Yoksa bir araya gelip yeniden yollarına devam mı edeceklerdir? Tüm bu içsel hesaplaşmayı Nil şu cümlelerle dile getiriyor:
“Bu yolculuk bittiğinde bize ne olacaktı? Her birimiz geçmişte dağılırken farklı yerlere, farklı hayatlara savrulmuştuk. Şimdi tekrar bir araya gelmeye çalışıyorduk ama sonunda yine ayrılmak zorunda mı kalacaktık? Esin şehrine dönüp barmaidlik yapmaya devam mı edecekti? Ekin şehrine dönüp stajına kaldığı yerden devam mı edecekti? Demir ne yapardı acaba? Peki ya Yağız? O zaten Amerika’ya dönecekti. Berk kendi şehrinde İdil’le birlikte yaşamaya devam eder miydi? Özge’den zaten haberim bile yoktu? Ya Arden? O da kendi şehrine döner ve Naz’la birlikte otel işletmeye devam eder miydi? Ben? Bana ne olurdu?”

Bol diyaloglu, bol duygu geçişli ve bol bilinmezli bir yolculuğun içinde, her karakterin geçmişlerinden, çocukluklarından, kendi ailelerinden kalan acılarla mücadelelerini de görürüz. Herkes ailesini içinde ve sırtında taşımaktadır. Bazılarının ailesi bile yoktur. Zeynep Sey, bu sekiz karakterin her birine ailesel bir yük eklemlemiş. Ailenin insan yaşamında nasıl belirleyici bir basamak olduğunu göstermeye çalışmış. Birbirine benzeyenler de hayatta birbirine daha fazla sarılmış. Hikâyenin merak unsurunun sürekli diri tutulması, Ezel ve Ufak Tefek Cinayetler dizilerini çokça andıran ihanet, kaçış ve geçmişle hesaplaşma olay örgüleri, yazarın okur kitlesini tatmin edecektir. Bununla beraber, hızlı duygu geçişleri, hiçbir zaman sonlandırılmayan cinsel gerilimler, karakterlerin karakter gelişimlerinin bir zaman akışı içerisine oturtulamaması nedeniyle tek bir ağızdan, tek bir karakter gibi konuşuyorlarmış hissiyatı (babasını tanımayan, annesi tarafından fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmış, çocukluğunu yaşayamamış, okul arkadaşlarını aile edinmiş ve onlara sıkı sıkıya bağlı hikâyenin karakter gelişimi en oturmuş karakteri Yağız’ı dışarıda tutuyorum) romanın zayıf yanları.
Zeynep Sey’in on birinci romanı olan Yaz Uykusu, sekiz farklı karakterin yeniden bir araya gelme çabası etrafında dönen bir buluşma romanı. Her karakter hem arkadaşlarıyla, hem de kendileriyle yeniden buluşuyorlar.
Kenan Oğuz İleri
0 Comments